22
Kasım 2013
BASINA ve KAMUOYUNA
Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı’nın
pratisyen hekimleri küçümseyen ve yaptığı işi
değersizleştiren açıklamalarından birisini daha meclis bütçe
görüşmelerinde dinlemek durumunda kaldık.
Sayın bakan “Biz pratisyen hekim olarak hiç
kale alınmayan yaklaşık 20 bin arkadaşımızı bugün
toplumumuzun insanı ile birebir muhatap olur hale
getirdik.” demektedir. Biz de kendisini “kale” alarak
bir basın açıklaması yapma gereği
duyduk.
Sayın Bakanın “Bizim aile hekimimizin 40 bin
olması gerekiyor. Peki, uzman sayımız ne, bin 200. Yıllık
uzman yetiştirme sayımız 600’lerde. Hekimlerin yüzde 95’e
pratisyen bunlar aile hekimliğinde önümüzdeki 15 yıl var
olacaklar.” sözünden pratisyen hekimlere ne gözle
baktığını ve “bunlar” olarak önümüzdeki 15 yıl aile
hekimliği sisteminde kalmamızdan nasıl da rahatsızlık
hissettiğini anlamak mümkün.
Sağlıkta basamaklandırılmış sistemi de anlamsız
bulduğunu daha önceki açıklamalarından bildiğimiz Sayın
Sağlık Bakanımıza basamaklandırılmış sağlık sistemini,
birinci basamağı ve birinci basamak hekimliğinin tıp
fakültelerinde ders olarak verildiğini de anımsatarak, bu
konuda bilginin bakanlık kaynaklarından bulabileceğini, yine
rahatlıkla bu bilgilere tüm dünya ülkelerinin,
üniversitelerin ve dünya sağlık örgütünün kaynaklarından da
ulaşabileceğini hatırlatmak
isteriz.
Yıllardır ülkemizin hemen her yerinde hemen her
işte çalıştırıldık. Aile hekimliği uzmanlığı 1984 yılından
bugüne veriliyor, iktidarda olduğunuz 11 yıllık dönem
Cumhuriyet tarihinin en çok hekim mezunu veren ve en çok
uzmanlık eğitimi verilen dönemi olmuştur. Haydi sizden
önceki 18 yılı saymayalım ama neden geçen 11 yıla rağmen
bin200 Aile Hekimliği Uzmanında kaldığınızı?, Neden tüm
birinci basamak hekimlerinin mesleki eğitimi için hiçbir şey
yapmadığınızı?, Aile hekimliği uzmanlığı için neden yıllarca
yabancı dil sınavıyla asistan alındığını? Neden AH uzmanlık
eğitiminin sadece 3. basamakta yapıldığını?, Neden yıllarca
beklenip ancak 3 yıl önce uzmanlık tüzüğüne “AH uzmanlık
eğitiminin yarısı sahada geçer” hükmünün eklendiğini? Ve
Neden 3 yıldır saha eğitiminin başlatılamadığını da
açıklamanız gerekir. Değersiz gördüğünüz bu pratisyen
hekimler sizce değersiz mi? siz mi bilerek
değersizleştirdiniz? Değersiz gösterdiğiniz pratisyen
hekimler üzerinden değerli göstermeye çalıştığınız
nedir?
Önce Sağlık Ocaklarını fiziki yapısını, tıbbi
donanımını ve personel alt yapısını kısıtladınız. Sağlık
ocağı dağılımını ihtiyaca göre değil siyasi baskılara göre
belirlediniz. Bu alanda çalışanların eğitimini eksik
bıraktınız, ücretlerini düşük tuttunuz, ikinci basamak
uzmanı olmaya teşvik ettiniz. Birinci basamağın mesleki
eğitimini yok saydınız, çalışanlarına kendisini değersiz
hissettirdiniz. Sonra tüm bunların suçlusu sağlık
politikalarını yapanlar değilmiş gibi “bu sistem kötü
bunun yerine aile hekimliği sistemini getireceğiz, pratisyen
hekimlere statü kazandıracağız” aldatmacasıyla sistem
değiştirdiniz. GSS ve katkı paylarıyla sistemi ücretli
yaptınız, çalışanları sözleşmeli yaptınız, ekip çalışmasını
böldünüz, sağlığı ticari gören- rekabete dayalı sağlık
anlayışıyla, her geçen gün artan iş yüküyle iyi hekimlik
yapabilme ortamını yok
ettiniz.
Şimdi aile hekimi olarak çalışanların % 95 i olan
biz pratisyen hekimlere hangi statüyü kazandırdınız sormak
istiyoruz. Sağlık ocağındayken sağlık sorunlarını ekibimizle
daha bütüncül görüp daha organize olabilme ortamımız vardı.
Şimdi bir kapı arkasında dört duvara sıkışmış sadece gelenin
alabildiği, sadece tedavi edici hekimliğin verilebildiği
ortamlarda 2 şer kişiyle çalışarak mı statü kazandık? Sağlık
ocağında sadece hekimliğe odaklanmıştık, sadece hekimdik.
Şimdi ise birer muhasebeci, tıbbi sekreter, memur, satın
almacı, tedarikçi, işveren vb. olarak mı statü kazandık?
Çalıştığımız kamu binasına bile kira ödeyerek mi?, 81 ilde
81 farklı uygulamaya maruz kalarak mı?, hastane acillerinde
eksik kapattırılarak mı? A B C D diye hatta bu harflerden
birini alamıyorsak sınıfsız diye adlandırılarak mı? Site
kapılarından içeri alınmayarak mı? Bina kapılarına “aile
hekimi giremez” yazılarına maruz kalarak mı? Statü
kazandırdınız?
Sağlık Bakanlığı verilerine göre 100 bin kişiye
düşen uzman hekim sayısı 93 iken pratisyen hekim sayısı 51
dir. Sağlık sistemlerinde dağılım tam tersi olmalıdır.
Birinci basamağı güçlü bir sağlık sisteminde sağlık
sorunlarının en az %80 i burada çözülür. Bakanımızın ihtiyaç
olduğunu söylediği ve dışarıda aradığı 30 000 hekim
Yunanistan ya da başka bir ülkede değil ülkemizin yanlış
yapılandırılmış hekim dağılımındadır. Gerçekten sağlık
sorunlarını birinci basamakta çözmeye niyetliyseniz ne kadar
hasta o kadar para ya da ne kadar hasta o kadar döner
sermaye anlayışını bırakmalısınız. Sağlık sistemini ucuza
mal etmenin yolu vatandaşın cebinden ek ödemeleri arttırmak
değildir. Koruyucu hekimliği ve birinci basamak hekimliğini
değerli kılmaktır. Hasta olan kişiye üşütmüşsün, paranı ver
al bu ilacı iç demek değildir çözüm. Çözüm, neden üşüttüğünü
sorgulamak ve üşümesinin nedenlerini ortadan
kaldırmaktır.
Biz pratisyen hekimler yıllarca ne görev verilirse
yaptık, politikacılar bize sahip çıkmadı biz kendimize sahip
çıktık. Pratisyen Hekimlik Derneği olarak Türk Tabipleri
Birliği Genel Pratisyenlik Enstitüsünün alanımıza özgün
meslek eğitim programına destek verdik, kendimizi kendi
eğiticilerimizle eğittik, eğitime devam ediyoruz. Mesleki
eğitime hiçbir katkısı olmayan uzaktan eğitim ile değil
nasıl olması gerekiyorsa o yöntemlerle, üstelik öyle zorunlu
da değil gönüllülükle.
Biz Pratisyen Hekimler, tüm değersizleştirme
çabalarına rağmen; Mesleki Değerlerimizi ve Halkın
Sağlığını KORUYACAĞIZ... Kimsenin her ne amaç ve çıkar için
olursa olsun bunu bozmasına izin
vermeyeceğiz.
Yıllar gösterecek dedik gösteriyor da. Artık demek
zamanı geldi;
Başaramadınız artık
DURUN.
PRATİSYEN HEKİMLİK
DERNEĞİ
|