Tarih :
29.09.2006
Sayı : 2694
Konu :
Medikal Estetik Hekimliği Hk.
Medikal estetik
hekimliği konusunda Pratisyen Hekimlik Derneği görüşü
aşağıdadır.
Tüm tıp ortamı
ve kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Pratisyen
Hekimlik Derneği
Başkanı
Dr. Erdoğan MAZMANOĞLU
GİRİŞ;
Son yıllarda
güzellik ve estetik alanına olan ilginin artmasıyla, bu alanda
hizmet veren kuruluşların sayısında ciddi artışlar
yaşanmıştır. Bu kuruluşlar bünyesinde yapılan işlemler her
geçen yıl çeşitlenmiş ve hekimlerin de ilgi alanına girmiştir.
Teknolojik cihazların artması da alanı önemli bir sektör
haline getirmiş, saç ekimi, lazer uygulamaları, mezoterapi,
botoxla kırışıklık tedavisi gibi işlemler oldukça yaygın
şekilde uygulanmaya başlanmıştır. Hekimlerin bu alana
yönelmeleriyle birlikte hekimlik uygulamalarında yeni bir alan
tartışması gündeme gelmiştir. Güzellik ve estetik
alanına yönelik hekim uygulamalarının ayrı bir tıp disiplini
olup olamayacağı tartışmaları yapılmaksızın, gelişen alan
beraberinde düzensizliği ve karmaşayı da getirmiştir.
Uygulamaların kimler tarafından yapıldığı, hangi ortamlarda
yapıldığı kontrol edilemez hale gelmiştir. Hekim uygulamaları
olarak tanımlanabilecek pek çok invaziv işlem hekim dışı
kişilerce uygulanır hale gelmiş, uygulama komplikasyonları ve
şikâyetler giderek artmaya başlamıştır. Bütün bu gelişmeler,
güzellik alanında hizmet veren kuruluşları tanımlayan,
personel ve ekipman alt yapısını standartlaştıran yasal bir
düzenleme yapılmasını zorunlu kılmıştır. Sağlık Bakanlığı
birkaç kez yenilediği ve en son haliyle 2003 yılında
yürürlüğe giren "Güzellik ve Estetik Amaçlı Özel Sağlık
Kuruluşları hakkında yönetmelikle" , "Güzellik Salonu" ve
"Güzellik Merkezi" olmak üzere iki yeni tanım getirmiş ve
hekimlerin yeni bir çalışma alanı olarak Güzellik Merkezlerini
tanımlanmıştır. bu yönetmelikle Güzellik Merkezlerinde
çalışabilecek hekimler; Dermatoloji Uzmanları, Plastik
Cerrahi Uzmanları ve Sertifikalı Hekimler olarak tanımlanmış,
bu hekimler dışında güzellik merkezlerinde hekim
çalışamayacağı hükme bağlanmıştır. Yine Merkezlerde hekimlerce
yapılabilecek işlemler yönetmelik ekinde tanımlanmış ve diğer
hekimlik uygulamaları dışarıda bırakılmıştır. Sertifikalı
Tabip: “1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanuna göre Türkiye’de mesleğini icra etme hak
ve yetkisi bulunan ve bu maddenin (e) bendinde belirtilen
sertifikaya sahip olan tabib” olarak ifade edilmiş ve (e)
bendinde “Sertifika: Güzellik ve estetik amaçlı olarak
kişilere uygulayacakları tıbbî işlemlerle ilgili olarak
Bakanlıkça veya Bakanlık tarafından yetki verilen kuruluşlarca
açılan eğitimi başarı ile tamamlayan tabipler adına düzenlenen
belgeyi ifade eder” hükmü getirilmiştir.
Eğitimi Sağlık
Bakanlığı kendisi düzenlememiş ve çıkardığı bir yönerge ile
özel kuruluşlara havale etmiştir. Bu kursları bitiren ve
“Medikal Estetik Uygulama Sertifikası” adıyla
sertifikalandırılan hekimler yönergedeki tarifiyle “Medikal
Estetik Hekimi” unvanını almışlardır. Yönetmeliğe göre tarif
edilen Tabiplerin uygulayacakları tıbbî işlemler şunlardır:
a) Sivilce tedavisi,
b) Lazer, krioterapi, koterizasyon, intradermal enjeksiyon
metotları ile siğil, skar dokusu gibi oluşumların cilt
yüzeyinden eksizyonu,
c) Ciltteki damar genişlemeleri, pigmentasyon (lekeler/çiller)
ve kırışıklıkların azaltılmasına yönelik lazer uygulamaları,
d) Lazer cihazı, %35’lik oranın üzerindeki alfa hidroksi
asitler ve türevlerinin kullanımı ile derin peeling işlemleri,
e) Cilt içerisine terapotik veya kozmetik amaçlı yapılan her
türlü enjeksiyonlar,
f) Cilde yapılan uygulamalar ile ilgili oluşabilecek yan
etkilere müdahaleler,
g) Saç ekimi (restorasyonu) uygulamaları,
h) Kişinin fazla kilolarını vermesi (zayıflama) için gerekli
işlemlerin, tıbbî değerlendirmelerle birlikte planlanmasını ve
uygulanmasını sağlamak.
Bu işlemleri
yapabilmeleri için sertifika eğitimine tutulan hekimler 90
saatlik eğitim sonrası sertifikalarını alarak Güzellik
Merkezlerinde çalışmaya başlamış, pek çok hekim de bu
sertifikalarıyla kendi işlerini açarak çalışmaya başlamıştır.
Türkiye genelinde 1300 kadar Medikal Estetik Hekimi
bulunmakta ve bu sayının yaklaşık 1000’ini Pratisyen Hekimler
oluşturmaktadır.
Bu hekimler bugün önemli bir sorun yaşamaktadırlar.
Önce Plastik Cerrahi Uzmanlarının Danıştay’da açtıkları dava
sonrası Danıştay 10. Dairesi saç ekimi işleminin sertifikalı
tabiplerce ve güzellik merkezlerinde yapılması hususunda
yürütmeyi durdurmuştur. Daha sonra Dermatoloji Uzmanlarının
açtığı davayla Danıştay 10. Dairesi yönetmelikte tanımlanan
tabiplerin yapabileceği işlemler listesindeki a,b,c,d,e ve f
maddelerinin de yürütmesini durdurmuştur. Böylece Sertifikalı
Tabipler fiilen güzellik merkezlerinde zayıflama dışında tıbbi
uygulama yapamaz duruma gelmişlerdir.
Öncelikle yönetmelik öncesi durumun değerlendirilmesinde fayda
vardır.
Bu alanda
çalışan hekimlerin yasal çalışma ortamları yoktu. Çoğu
muayenehane şartlarına uymuyordu. Ülkemizde mevcut 1219 sayılı
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun
gereğince hekimler mesleklerine “ticari veçhe veremezler” yani
şirket şeklinde çalışamazlar, başka birinin sahipliğinde
işyerlerinde çalışamazlar, sadece kendi adlarına vergi levhası
ile çalışabilirler. Yine aynı kanun ve tıbbi deontoloji
nizamnamesine göre kullanabilecekleri tabelada isim soyadı,
ihtisas dalı ve telefon numaraları dışında bir ibare konulamaz
ve en fazla 2 renk olabilir ve ışıklandırılamaz. Bu kanuna
göre hekimler reklam yapamazlar, verecekleri ilanlarda sadece
muayenehane telefon, adres ve ihtisas dalını yazabilirler.
Oysa sahada pek çok hekim başkasına ait işyerlerinde, reklam
yaparak, yasaya uymayan tabelalar kullanarak çalışmaktaydı.
Güzellik ve estetik amaçlı bu kuruluşlarda kimin nasıl
çalıştığı da kontrol altında değildi. Saç ekimi dahil pek çok
tıbbi işlemi hekim olmayan kişiler de yapmaktaydı.
Alanın bir yönetmelikle kontrol altına alınması, daha
düzenli ve ortak standartlarla çalışmanın sağlaması,
toparlayıcı özellikte olumlu bir girişimdir. Ancak Sağlık
Bakanlığı'nın çıkardığı ve dayandırıldığı yasalara aykırı pek
çok hüküm içeren bu yönetmelikle ayrı bir hekim grubu
isimlendirilmiş ve yine yasalara aykırı olduğu açık olan bir
yönergeyle eğitim sertifikaları verdirilmiştir. Danıştay’ın
yürütmeyi durdurma kararı ile Sağlık Bakanlığı, bu yönetmeliğe
güvenip milyarlarca TL harcayarak "Medikal Estetik Hekimliği
Sertifika Eğitimi" alan pek çok hekimin mağdur olmasına sebep
olmuştur. Bu hekimler geleceğini bu alanda görmüşler, pek çoğu
onmilyarlarca TL harcayarak işyeri açmışlardır.Bugün bu
işyerleri maalesef ki işlemez halde beklemektedir. Danıştay’ın
dava sonuçlanıncaya kadar yürütmeyi durdurmasının sebebi;
karar süresi içinde halk sağlığında geri dönüşümsüz zararların
oluşabilecek olmasıdır. Ne yazık ki halkın sağlığını en üst
düzeyde düşünmesi gereken Sağlık Bakanlığı bu şekilde
çıkardığı mevzuatla hekimlerin itibarını zedelemiştir;
1)Bu
yönetmelikle hekimler, sahipleri "herkes" olabilecek
işverenlerin yanında çalışabilecekler, adları ışıklı tabelada
yer alabilecek, reklam tanıtım ve bilgilendirme
yapabileceklerdir. (Danıştay kararlarında bunların hiçbirine
atıfta bulunulmamıştır. Çünkü itiraz edilen ana nokta bunlar
değildir. )
2) Plastik
Cerrahi Uzmanları özünde saç ekimi işlemine yönelik dava
açmışlardır. Saç ekimi işleminin sadece Plastik Cerrahi
Uzmanlarınca yapılabileceği ve güzellik merkezi içinde tarif
edilen birim içinde yapılamayacağı, dolayısıyla medikal
estetik hekimliği sertifika programında alınan eğitimle böyle
bir işlemin yapılamayacağını iddia etmişlerdir.
3)Dermatoloji
Uzmanları da Lazer, krioterapi, koterizasyon, intradermal
enjeksiyon metotları ile siğil, skar dokusu gibi oluşumların
cilt yüzeyinden eksizyonu ve cilt içerisine terapotik veya
kozmetik amaçlı yapılan her türlü enjeksiyonların
yapılabilmesi için alınması gerekli eğitimin usulüne yönelik
dava açmışlardır.
Gerçekten de Danıştay kararlarında; Sağlık Bakanlığınca
zorunluluk getirilen Medikal Estetik Eğitimi için “1219
sayılı kanuna göre çıkarılan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü gereği
pratisyen hekimlerin sahip olduğu yetkiler dışında uzman
olmayan tabiplere tıbbi müdahale yapma yetkisi verecek her
türlü eğitimin de uzmanlık eğitimi veren kurum ve kuruluşlar
tarafından yapılması gerekliliği” üzerinde durulmuş ve özel
kuruluşlarca verilen sertifikaları ve dolayısıyla bu
sertifikalarla yapılan işlemlerin yürütmesini durdurma kararı
alınmıştır.
Pratisyen
Hekimlik Derneği’nin Medikal Estetik Konusundaki Görüşü;
Pratisyen
Hekimlik Derneği Pratisyen hekimlik alanını ayrı bir tıp
disiplini olarak görür ve Genel Pratisyenlik mesleki
eğitiminin gerekliliğini savunarak bu yönde çalışmalar yapar.
Pratisyen Hekimlerin asıl çalışma yerleri sağlık ocaklarıdır.
Ülkemizde meslektaşlarımız Sağlık Ocakları dışında 112
acillerde, Devlet Hastanesi acil servislerinde, kurum
hekimliklerinde, Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması
Merkezlerinde, Verem Savaş Dispanserlerinde, iş yeri hekimi
olarak ve benzeri alanlarda istihdam edilmektedir ve
derneğimiz tüm pratisyen hekimlerin özlük hakları ve çalışma
koşullarıyla doğrudan ilgilidir. Bu yönüyle kendilerini
Güzellik ve Estetik alanı içinde gören ve bu yönde çalışma
yapan hekimlerin sorunları derneğimizi dolaylı olarak
ilgilendirmektedir. Ancak derneğimize yapılan başvurular ve
pratisyen hekimlerin genelini ilgilendirir açıklamalar
nedeniyle Derneğimiz konuyu Şube yönetim kurullarıyla birlikte
yapılan Genişletilmiş Yönetim Kurulu toplantısında ele almış
ve incelemiştir. İncelemenin ana nedeni 1000 kadar pratisyen
hekimin mevcut sorunu yaşıyor olması ve derneğimize pratisyen
hekim olmaları nedeniyle yoğun başvuruların oluşu yanında
hekimlik ortamını ilgilendirmesi ve pratisyen hekimliği
küçümseyen ve sınırlayan bir tutumun sergileniyor olmasıdır.
1)Sağlık
Bakanlığı yasalarla çelişen hükümler içeren yönetmelik ve
yönerge çıkararak telafisi zor bir durumun ortaya çıkmasına
sebep olmuştur.
2)Sağlık
Bakanlığı, ayrı bir hekimlik alanını "tek başına" tariflemiş,
tıbbi uygulama yetkisi verecek her türlü eğitimin de uzmanlık
eğitimi veren kurum ve kuruluşlar tarafından yapılması kanunen
gerekliyken, eğitim işini altyapısını olgunlaştırmadan ve
yeterince hazırlık yapılmadan özel kuruluşlara havale ederek
1300 hekimin bugün mağdur durumda kalmasına ana sebep
olmuştur.
3)Sağlık
Bakanlığı hekimlik uygulamalarını tek başına kısıtlayan bir
yaklaşım içinde olmuştur. Danıştay’ın dava sonuçlanıncaya
kadar yürütmeyi durdurmasının sebebi; karar süresi içinde geri
dönüşümsüz zararların oluşabilecek olmasıdır.
4)Ne yazık ki
halkın sağlığını en üst düzeyde düşünmesi gereken Sağlık
Bakanlığı bu şekilde toplum sağlığı anlayışını ve bilincini
kötüleyen yanlış yönelimlere neden olmuştur.
5)Pratisyen Hekim ağırlıklı olmasıyla birlikte 1300 kadar
hekim içinde pek çok uzmanlık alanından hekimler vardır ve
kendi derneklerini kurarak birlikteliklerini sağlamış
görünmektedirler. Konu bu yönüyle sadece pratisyen hekimlerin
sorunu olarak görülmemelidir.
6)Plastik Cerrahi Uzmanları ve Dermatoloji Uzmanları Sağlık
Bakanlığı’nın yönetmelik ve sertifika eğitimini öngören
yönergesindeki açıkları fark ederek konuyu dava etmişlerdir.
Bu uzmanlık derneklerinin özellikle güzellik alanına bu
şekildeki müdahaleleri ilgi çekicidir. Dava konusu edilen
hekimlik uygulamalarıyla ilgili görüşlerin öncelikle tıp
ortamıyla paylaşılması ve alanın tüm temsilcileri ile
birlikte, meslek örgütü içinde tartışılarak olgunlaştırılması
daha doğru yaklaşım olacakken ilgili uzmanlık derneklerinin
bugünkü görüntüleri hekimlik kaygısından çok ticari kaygı
içinde oldukları kuşkusunu doğurabilecek niteliktedir.
7) Adı geçen
derneklerin bazı yetkililerinin medya aracılığı ile Pratisyen
Hekimler hakkında bilgisiz ve yetersiz görüntü verir demeçleri
bilimsel ve etik açıdan üzüntü vericidir.
8) Hasta
üzerinde yapılacak her türlü girişim tıbbi uygulamadır ve
hekim sorumluluğu gerektirir. Hekimlerin tıbbi
uygulamalarını sınırlayıcı bir yaklaşımın neden ve
gerekçelerini tıp ortamında tartışmak ve tek taraflı tutum
içinde olmamak "iyi hekimlik" değerleri açısından çok
önemlidir.
9) Öncelikle
“güzellik” kavramının hekimlik uygulamaları içindeki yerini ve
“güzellik” amacıyla hekime gelenlerin hasta kabul edilip
edilemeyeceği hususlarından başlayan bir tartışmanın
gerekliliği açıktır.
10) Bugünkü
haliyle hekimlik uygulamalarını kısıtlayan yönetmelik ve yasal
temeli olmayan yönergenin derhal iptal edilmesi gerekir.
11) Sağlık
Bakanlığı mevcut durumu düzeltmek için hızla hareket etmeli,
yasal temeli olan mevzuatlar çıkarmalı ve mağdur durumdaki
meslektaşlarımızın mağduriyetini derhal gidermelidir. Yeni
düzenlemeler yapılırken meslek örgütü ve bilimsel derneklerin
görüşleri ayrıntılı olarak değerlendirilmeli ve hekimliğe
ticari görüntü verecek her türlü uygulamalardan
vazgeçilmelidir.
Toplum
sağlığını her şeyin üstünde tutan bir anlayışla, sağlığın
"ticari bir meta" ve hekimlik alanının "ticari kavga alanı"
haline getirilmesini geçmişte olduğu gibi bugün de kabul
etmeyen derneğimiz; 1. basamak sağlık hizmeti sunumunun
temel yerinin Sağlık Ocakları olduğunu, pratisyen hekimliğin
ayrı bir tıp disiplini olduğunu ve temel tıp eğitimi sonrası
Genel Pratisyenlik mesleki eğitiminin gerekliliğini
savunmakta, bu yönüyle Türk Tabipleri Birliği Genel
Pratisyenlik Enstitüsü’nün çalışmalarını desteklemektedir.
Pratisyen
hekimlerin öncelikle sağlığın korunmasını ve toplumda en çok
görülen sağlık sorunlarının çözümünü öncelediğini bir kez
daha tüm tıp ortamına hatırlatmak isteriz.
Pratisyen
Hekimlik Derneği
|